2 Mart 2015 Pazartesi





Son 10 yıldır tüm büyük otomobil üreticileri tekrar elektrikli araçlara yöneldiler. Kimi tamamen bir bataryadan beslenen tam elektrikli araç gamı oluşururken (Renault, Nissan, Tesla..) diğer üreticiler hibrit sistemler geliştiriyorlar.


Peki elektrikli araç nedir?

Tekerleklere iletilecek torkun bir veya birden fazla elektrik motoru tarafından üretildiği araçlara elektrikli araç denir. Bu elektrik motorunun ihtiyacı olan elektrik ise farklı şekillerde karşılanabilir: şarj edilebilen bir batarya, farklı kimyasal tepkimelerle elektrik enerjisi üreten bir yakıt hücresi veya enerji depolanmış kapasitörler.


Elektrikli araçlar aslında İYM (İçten Yanmalı Motorlu) araçlardan önce varlardı:


  • 1830'lu yıllarda ilk elektrikli araçlar pazara çıkmıştı, bu araçların bataryaları şarj edilemiyordu.
  • Şarj edilebilir bataryaların seri üretime geçişiyle 1900'lerden itibaren elektrikli araçlar otomobil pazarına hakim oldular.
  • 100 km/saat hızına ulaşan ilk araç Belçika yapımı bir elektrik arabaydı: ‘La Jamais Contente' 



O dönemlerde elektrikli araçlar geleceğin taşıma yükünü çekecek gibi umut veriyorlardı; daha güvenilirlerdi ve çalıştırılması kolaydı. İYM araçlar ise henüz teknolojik olarak yeterli seviyede değillerdi. Kullanıcılara güven vermiyorlardı, ayrıca el ile çevrilmesi gereken çalıştırma mekanizmalarına ihtiyaç duyuluyordu ve bu mekanizmalar ciddi yaralanmalara yol açıyordu.



Motorların çalıştırılması bir elektrikli başlatıcı tarafından yapılmaya başlanınca ve yeni petrol rezervlerinin keşfi ile petrol maliyetleri azalınca market bu kez de İYM araçlar tarafından domine edilmeye başlandı. Elektrikli araçlara batarya üreten firmalar artık İYM araçların akülerini üretmeye yöneldiler.


Engellenemez düşüş

Elektrikli araçların benzinli motorlara karşı engellenemez düşüşünü şu ana sebeplere bağlayabiliriz:
  • Zayıf batarya teknolojisi: Bir bataryanın enerji depolama kapasitesi petrolün kimyasal bağlarındaki enerji ile ölçüşebilecek seviyede değildi. Örneğin; 500 km menzil istenen bir aracın ihtiyacı 40 litre benzin ile sağlanabilir. Ancak 500 km gidecek bir araca takılacak bataryanın 2700 kg olması gerekiyordu ve arabadan daha fazla yer kaplıyordu.
  • Şarj süresi: 40 litrelik bir aracın deposunu bir kaç dakikada doldurabilirsiniz, ancak bugün bile bir elektrikli araba bataryasını doldurmak için saatler harcamanız gerekiyor. Tüketiciler açısından bunun kıyaslanabilir hiç bir yanı yoktu.
  • Menzil: Bataryaların enerji depolayabilme yeteneğinin kısıtından dolayı elektrikli araçların menzilleri çok çok sınırlıydı. Bugün bile ortalama elektrikli bir aracın bataryası 20-25 kW civarındadır ve bu kapasiteyle 100-150 km menzile ancak ulaşılabiliyor. 
  • Maksimum hız: İçten yanmalı motorlar geliştikçe dönemin elektrikli motorları yetersiz kalmaya başladı.
  • Batarya değişim maliyeti: Arıza veya bakım için bataryanın çıkartılması veya değiştirilmesi çok büyük sorundu. İçten yanmalı motor yıllarca bakımsız kullanılabilirken, bataryalar şarj edildikçe ve zamanla enerji depolama yeteneklerini kaybederler.
  • Maliyet: Araçların özellikle batarya maliyetleri yüzünden toplam fiyatları çok yüksek seviyelerdeydi. Benzinli bir aracın iki katına tüm bu dezavantaja sahip araçları almak hiç de mantılı değildi.
  • Ekonomik savaşlar: Petrol ekonomisi için içten yanmalı motorlara sahip araçların gelişmesi mutlak gerekliydi ve elektrik araçların tarafını tutacak bir lobisi yoktu.

Bugün tüm büyük otomobil üreticileri tekrar elektrikli araçlar üzerinde AR-GE çalışmaları yapıyor ve seri üretim modellerini piyasaya sürüyorlar. Her şeyden önce dünyamız ve çevremiz için artık temiz enerjilere yönlenmemiz gerekiyor ve elektrikli araçlar ölümcül önem taşıyor.






0 yorum :

Yorum Gönder